18 Eylül 2015 Cuma

Bizim Bir Hayalimiz Var!

Anadolu Efes-Karşıyaka Şampiyonluk Maçı (Unutulmaz Maçlar-6)

Sporla kıyısından köşesinden ilgilenen herkesin unutamayacağı maçlar mutlaka vardır . Ama bu unutulmaz maçları canlı canlı yerinde izlemek herkese nasip olmaz.
Kimi maçlar genel spor izleyicisi için sıradandır ama o maç canlı izlendiği için özeldir. Kimisi de yıllar sonra bile sohbeti geçince "Ben de oradaydım" dediğinizde bir kez daha mutlu olmanızı, orada olmaktan gurur duymanızı sağlayacak türdendir. Tıpkı Karşıyaka'nın Efes'i İstanbul'da yenip Türkiye Basketbol Ligi şampiyonu olduğu maç gibi.  

Her şey yarı final serisinde Fenerbahçe'yi İstanbul'daki 2.maçta yenip seriyi 1-1 yaptığımızda başladı. Sadece hayal edebileceğimizi, hayallerimizin bir köşesinde kalacağını düşündüğümüz bir rüyanın gerçek olma öyküsünün başlangıcıydı bu maç. Bu maçla bir hayalden gerçeğin ta kendisine giden yolculuğun dümenini tutmaya başladık. İnisiyatif bizdeydi artık. Hayal ve gerçek arasındaki çizginin inceldiği noktadaydık.
Fener serisinden önce çeyrek finalde Banvit karşısında favoriydik ve yarı finale çıkacağımıza o kadar emindik ki yarı finaldeki Fenerbahçe maçlarını düşünmeye başlarken "Fener'i geçmemiz çok çok zor" derken bile "..ama Fener'i elersek şampiyon oluruz" özgüvenine sahiptik. Fener'in gücünü biliyorduk, Fener'den çekiniyorduk ama Fener'i eledikten sonra başka bir Eurolig gediklisi Efes'ten korkmuyorduk. Ne de olsa geçen sezon çeyrek finalde Efes ile eşleşmek için son maçlarını bilerek kaybeden takımın takımın peşindeydik. Kendimize o kadar güveniyorduk yani. Sezon başında ligin şampiyonluk adayları arasında değildik belki ama takımımıza yıllar sonra hiç olmadığı kadar güveniyorduk bu sezon. Eurolig'de Final-Four'a kalmış bir takımı eledikten sonra Efes'i mi geçemeyecektik?

Fenerbahçe serisini 3-1 ile geçtikten sonra artık şampiyonluk moduna girmeye başlamıştık. Karşıyaka Çarşı, Girne, Alaybey, Bostanlı ile şampiyonluğa hazırlanıyor, her yer bayraklarla donatılıyordu. Karşıyaka'da, basketbolla alakalı-alakasız herkes şampiyonluğu konuşmaya başlamıştı. Eskiler 86-87 sezonunu anlatıyor, o heyecanı tekrar tekrar yaşıyorlardı.

Heyecan ve mutluluğun hakim olduğu Karşıyaka'da taraftar açısından kötü giden tek bir şey vardı. Takım şampiyonluğa yürürken Karşıyaka Arena'da oynanan ve kulüp tarihine geçecek bu maçlara gidemiyorduk. Evet, gözümüzün önünde, iki adım ötemizde efsanevi maçlar oynanırken maç bileti bulamadığımız için maçlara gidemiyorduk. 

Banvit'i elediğimiz 3.maçta salondaydım ama Fenerbahçe ile Karşıyaka Arena'da oynadığımız ve yendiğimiz iki maçı da izleyememiştim. Maç bileti satın almak için elimden gelen herşeyi yaptım. İlk maçta biletlerin çabuk tükeneceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yoktu. Mavişehir'de oturan arkadaşım biletlerin satıldığı gün salona gitmesini rica ettim ama maça gitmek için konsantre olduğum saatlerde telefonla acı haber geldi: biletler tükenmişti. Kısmet bir sonraki maça artık!
Bir sonraki maçta biletlerin satışa konulma saatini internetten takip ettik, tam saatinde bilet kuyruğuna girdik, yine bilet kalmamıştı. Çıldıracak gibiydim, 15-20 dakika içinde bilet biter mi? Üstelik kuyruktayız ve önümüzdeki insan sayısı belli. Hepsi 5'er tane alsa bile 6 bin tane biletin  bu kadar kısa sürede bitmesi imkansız. Kombineleri, deplasman tribününü de çıkar. 3 bin bilet, dile kolay. Neyse ki dönen mevzuları erken öğrendik de kendimizi bilet kuyruklarında heba etmedik. Biletlerin bir kısmı daha satışa konulmadan yönetime yakın olanlara satılırken, bir kısmı da Erdal Acar'a toplu olarak satılıp taraftar grubu Karşıyaka Çarşı'ya veriliyormuş. Geriye kalan 400-500 bilet ancak gişelere uğruyormuş. Efes'le oynanan final serisinde de değişen bir şey yok, tablo aynı.

Derdimize deva bulunamayacağı belli oldu. Madem İzmir'deki maçlara gidemiyoruz, biz de İstanbul'a gideriz dedik. Final serisinin 3. maçı (İzmir'deki ilk maç) oynandıktan sonra 4.maçı beklemeden 5.maçın biletini aldım Biletix'ten. 4.maçın sonucu ne olursa olsun 19 haziran günü İstanbul'daki maç oynanacaktı nasıl olsa. 4.maçı kazanırsak, 5.maç şampiyonluk maçı olacaktı. Eğer kaybedersek seri 6.maça ve belki de 7.maça uzayacaktı.

4. maç serinin en kritik ve bence şampiyonluğu getiren maçıydı. İzmir'deki bu maçın kaybedilmesi serinin 2-2'e gelmesi ve avantajın yine Efes'e geçmesi anlamına gelecekti. Bu kritik maçı 16 sayı geriden gelip muhteşem bir geri dönüşe imza atarak kazandık ve seriyi 3-1'e getirdik ve geriye yalnızca bir maç kazanmak kalmıştı. Bana sorarsanız 16 sayı geriden gelip kazanılan maç ile şampiyonluk da kazanılmıştı zaten. Efes'in, bu maçın moralsizliği ile Karşıyaka'yı yenmesi mümkün gözükmüyordu. 

4.maçı kazanınca şampiyonluk şarkılarını rahat rahat söyleyebilirdik artık. Bunu hak ediyorduk. 4.maç şampiyonluğu getiren maç olmuştu ama peki şampiyonluğu hangi basketle kazandık, hangi basket daha kritikti diye sorarsanız, Kenny Gabriel'in 4.maçın bitmesine 9 saniye kala 2 sayı gerideyken attığı üçlüğe oy verecek birçok insan tanıyorum. Bu basketle hem 16 sayı geriden gelip öne geçtik hem de Efes cephesinde kapanması kolay olmayacak derin yaralar açtık. O üçlükle hançeri saplamıştık Efes'in böğrüne, serinin dönmesi çok zor bir ihtimaldi artık. 

4.maç kazanılınca Karşıyaka taraftarı İstanbul'daki şampiyonluk maçı için bilet aramaya başladı. Tahmin edileceği üzere Karşıyaka taraftarı için ayrılan kısmın biletleri çok kısa sürede tükendi. Taraftar kendisine ayrılan kısmı kurutunca Efes taraftarının olduğu bölüme çöreklendi. Biletix üzerinden satılmaya başlanan biletlerin hepsine talip olan Karşıyaka taraftarının salonu tamamen dolduracağını öngören Efes kulübü, Biletix'i daha önce hiç uygulamadığı yöntemlere zorladı. Önce, sadece EfesClub kartı olanlara bilet satılması silahını kullandı. EfesClub kartı olan Efes taraftarları kart şifrelerini Karşıyaka taraftarı ile paylaşıp bilet almalarını sağlayınca bu kez Biletix'i sahalarımızda ender görünen hareketlerden birini yapmaya yöneltti. İnternetten EfesClub kartı ile bilet alanlara bilet çıktısı teslim edilirken kimlik tespiti yapıldı ve kimlik uyuşmazlığı olanlara biletleri teslim edilmedi. Yani bilet ücretini ödeyip bilet alanlara biletleri teslim edilmedi. 

Taraftarlar sağdan-soldan bilet ararken ben biletim cebimde rahat rahat 19 Haziran gününü bekliyorum. Maçtan bir gece önce İzmir'den İstanbul'a otobüs kalkacağı da kesinleşmişti. Benden kralı yok. İzmir'de oynanan Fenerbahçe ve Efes maçlarını izleyememenin acısını çok sağlam çıkaracaktım. Şampiyonluk maçına gidiyordum, var mı daha ötesi? 
18 Haziran akşamı 22 otobüsle Karşıyaka'dan İstanbul'a hareket ettik. 19 Haziran sabahı Abdi İpekçi'ye otobüsleri park ettikten sonra İstanbul'u gezmeye koyuldu herkes. Nereye gitsek bir Karşıyaka formalı görüyorduk mutlaka. Ama Nevizade'de durum farklıydı tabii ki. Her yer yeşil- kırmızı. İzmir'de uzun zamandır göremediğim tanıdık yüzlerle de karşılaşıyoruz. Kendini Karşıyaka'da hissetmemen için hiçbir sebep yok. 

Maç günü
22 otobüsün yanı sıra kendi özel araçlarıyla gelenler, havayolu şirketlerinin İzmir-İstanbul seferlerinde boş koltuk bırakmayanlar, İstanbul'da yaşayan Karşıyakalılar.. Herkes akın akın maça gelmişti. Maç saati çatıp Abdi İpekçi'ye vardığımızda her yer yeşil, her yer kırmızıydı. Maça saatler, hatta dakikalar kala hala bilet arayanlar, biletini alıp Efes-Biletix duvarını aşmaya çalışanlar da azımsanmayacak kadar çoktu salonun çevresinde.

Erkenden salona girip tribündeki yerimizi almanın faydasını ilerleyen dakikalarda gördük. Biletix, Efes, Polis barikatlarını aşmayı başarıp salona giren herkes Karşıyaka taraftarına ayrılmış küçük tribüne yöneliyordu. O bölüm tıka basa, ayakta duracak yer kalmayıncaya kadar dolduktan sonra yavaş yavaş çevreye yayıldı. Böyle giderse salonun büyük bir bölümünün Karşıyaka taraftarı ile dolacağını fark eden Anadolu Efes kulübü son bir hamle daha yaparak maç başladıktan sonra salonun kapılarını kapattırdı. Böylece İstanbul'da yaşayan ve iş çıkışı maça gelen yüzlerce biletli taraftarın dışarıda kalmasını sağladılar. Karşıyaka taraftarının maça girmemesi için elindeki bütün imkanları seferber eden Anadolu Efes sayesinde Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluk maçı salonun yarısı boş tribünlere oynandı. Anadolu Efes kulübünün Türkiye Basketboluna yaptığı değerli birçok katkıdan biri daha.

Karşıyaka taraftarına bilet aldırmamak, bilet alan seyirciyi salona sokmamak için elinden geleni ardına koymayan Anadolu Efes, bu kez de salona giren taraftarın etkinliğini kırmaya çalıştı. Maç başlamadan önce Karşıyaka taraftarı ne zaman marşlarla, şarkılarla şampiyonluk maçını renklendirmeye başlasa müziğin sesi sonuna kadar açıldı. Ama unuttukları bir şey vardı: Maç başladıktan soran binlerce Karşıyaka taraftarını hiç bir güç susturamazdı. Nitekim ard arda gelen Efes sayıları bile susturamadı taraftarı. Şampiyonluğu istiyorduk ve biliyorduk ki oyuncular elinden geleni yapacaklar. Sahadaki oyuncularla birlikte takımın temposunun, motivasyonunun düştüğü anda takımı ateşleyen binlerce oyuncu vardı tribünde. Bu öykünün içinde her zaferde olduğu gibi biz taraftarlar da yer alacaktık.

Maçın başlarındaki Efes baskısını kırıp oyunu domine etmeye başlayan oyunculara tribündekiler o kadar güzel eşlik ediyordu ki kendisine ayrılan salonun tamamını neredeyse boş bırakan az sayıdaki Efes taraftarı da oyunu bırakıp Karşıyaka tribünlerinin şovunu izlediler.

Son çeyreğe girilince artık hayallerimizin gerçeğe dönüştüğüne canlı canlı tanıklık ediyorduk. Şampiyon olmamıza dakikalar vardı sadece. "Oleeey oley oley oley, Şampiyon Kaf Sin Kaf" diye bağırmayalı ne kadar oldu hatırlamıyorum bile. Binlerce kişi hep bir ağızdan şampiyonluk şarkıları söylüyorduk. Son birkaç dakikada, fişi çekilmiş ve son kalan enerjisi ile ne yaptığını bilmeden oynayan Efes'in son çırpınışlarına tanık olduk.

Maç bitmişti.. Türkiye Şampiyonu olmuştuk. Maçtan önceki organizasyonlarda ve maç sırasında organize olmuş tribün örneği gösteren Karşıyaka taraftarı maçın bitiş düdüğü ile birlikte ne yapacağını şaşırmıştı. Herkes aklına gelen marşı söylüyor, yüreğindeki coşkuyu yüksek sesle hiç düşünmeden, organize olma kaygısı gütmeden dile getiriyordu. Yılların tribüncüleri bile heyecan dolu bir şaşkınlıkla sahaya bakınıyor. Şampiyonluğun şaşkınlığını üzerinden atabilenler içinden geleni söylüyor, her ağızdan bir ses çıkıyordu. Ufuk Sarıca, Socrates Dergi'ye röportajda bu şaşkınlığı şöyle anlatmış:
"Türkiye Kupası'nı kazandığımız gün uçakla İzmir'e dönüyoruz. bir taraftar da bizimle beraber. Yanına gittim, "Ya şimdi biz kupayı aldık. Sana bakıyorum şaştın kaldın öyle üç dakika falan. Nasıl iş bu anlamadım" dedim. Acayip, hiç unutamaayacağım bir cevap verdi.
"Ya Hocam. Biz kaybetsek ne yapacağımızı biliyoruz. Hep kaybetmişiz. Futbolda öyle. Basketbolda da öyle. Ama nasıl kazanacağımızı bilmiyoruz ki. Şaştım kaldım o yüzden" (Socrates Dergi, Sayı:5, Syf:41)

Yıllardır hayallerimizi süsleyen rüya gerçek olmuştu. Günlerdir "Bizim Bir Hayalimiz Var" dediğimizde bize gülenler şimdi o hayalimizin gerçekleştiğini izliyorlardı. Hayalimizi yaşıyorduk, tabii  ki şaşıracaktık. Neyse ki çabucak toparlandık ve nasıl zafer kazandığımızı aklı selim görmeye başladık. Her kazandığımız zaferden sonraki kutlamalarımızı yapmak üzere takımı tribüne çağırdık ve hep birlikte şampiyon takımın arkasında şampiyon bir taraftarın da olduğunu gösterdik.

Bir yandan şampiyonluğun coşkusunu yaşarken, bir yandan da şampiyonluk sonrası takımın yağmalanacağının ilk sinyalini de aldık. Final serisinin MVP'si seçilen Bobby Dixon, ödülünü aldıktan sonra hep bir ağızdan tribüne çağrılmasına rağmen tribünün sesine kulağını tıkadı. Bobby'nin tribüne gelmemesini Fenerbahçe ile anlaşmasına yormak o an için kabul edilir olmasa da, sonradan gerçekleşecek acı gerçekle yüzleşmeye başlamamızı sağlamıştı.

Ufuk Sarıca
3 yıl önce Karşıyaka'ya geldiğinde "Karşıyaka'ya uzun vadeli hedefler için geldim" deyince hepimizin yüreği burkulmuştu. İç geçire geçire "Hoca bize hayal kurma, biz alışkın değiliz, hayallerimizle oynama" dedik. "Uzun vade" ve "Karşıyaka"'nın aynı cümle içerisinde kullanılması bile tuhafımıza gitmişti. Aynı sezonda birkaç teknik direktör, koç değiştirmenin gelenek olduğu bir kulüp için uzun vadeli hedeflerden bahsetmek çok fazla iyimserlikti. Tek umut kaynağımız, basketbol şubenin son yıllarda bu geleneği bozmuş olması ve Hakan Demir ile 3 sezon üst üste çalışma başarısı göstermesiydi.

Ufuk Sarıca kulübü tanımayan bir değildi, 2001 yılında sporcu olarak semte gelmişti. Kulübün nasıl kötü yönetildiğini bilmeyen, yaşamayan biri değildi. Bir şeyler söylüyorsa bir bildiği vardır dedik. Nitekim, daha ilk senesinde bu kulübe boş hayallerle gelmediğini ispatladı. Karşıyaka'yı Avrupa'nın 3 numaralı kupası EuroChallenge Kupası'nda Final Four'a taşıyarak ilk adımı atmış oldu. Kupayı son hücumda, son topta kaybettik. "Belki her maçımızı kazanamayabiliriz ama her maçta son topa kadar mücadele edeceğiz" dediğinde haybeden sallamamıştı. Son topa kadar mücadele etmediğimiz maç sayısı çok azdı. Çıta yükselmişti artık, daha üst seviyeleri zorlamak gerekiyordu. 2013-2014 sezonunda 2 numaralı kupa EuroCup'a katılıp ilk gruplarda elenen takım, 2014-2015 sezonunda aynı kupada çeyrek final oynadı. 2013-2014 sezonunun Türkiye Kupası'nı kazanan takım, 2014-2015 sezonuna Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazanarak başladı.

Adım adım, yavaş yavaş hedefler yükseldikçe artık herkesin aklına yatmıştı Ufuk Sarıca'nın "Bizim bir hayalimiz var!". Hayalimiz Eurolig'e katılmak, Devotion'ı Karşıyaka Arena'da canlı canlı dinlettirmekti. Eurolig hayalimizi WildCard ile değil, Türkiye Şampiyonu olarak elde ederek hem de. Ufuk Sarıca Türkiye Şampiyonluğu Kupası'nı kazanrken sadece Karşıyakalıların gönlünü fethetmedi. Kendinden 5-10 kat bütçeye sahip takımları geçerek bu zaferi elde etti. Avrupa'nın yaşayan efsanelerinden ikisini, Obradoviç ve İvkoviç'i geçerek bu kupayı kazandı. Her koça nasip olmayacak büyük bir başarı. Hem de bu iki koça karşı toplam 9 maçta sadece 2 yenilgi alarak. Avrupa'daki birçok genç koçun elini sıkma hayali kurduğu Obra ve İvkoviç'i muazzam bütçeleriyle birlikte eze eze yenerek kupaya uzandı.

Şimdi sırada Barcelona, Panathinaikos, Zalgiris gibi Eurolig'in gediklilerinde. Kupa bu sene elbette ki hayal ama 3 sene önce hayal olanlar bugün gerçek. 3-5 sene sonra yine buradayız nasıl olsa.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder