28 Ocak 2011 Cuma

Maradona good, Pele better, George BEST

Neden George Best: Hayatını anlatmak için neden George Best gibi bir portreyi seçtim diye soracak olanlara meramımı şimdiden anlatayım. Belki kadınlara ilişkin söylediği sözler cinsiyetçi ve erkek egemen ideolojinin bir yansıması olarak eleştirilebilir. Hayatında hiç bir şeye değer vermediği kadar içkiye ve kadınlara verdiği değer onu kafamızdaki tipik bir futbolcu kategorisine sokabilir. Ama O asla sıradan olmadı. Sıradışı yaşamına rağmen hiç bir şekilde magazincilerin maymunu olmadı, medya patronlarına taviz vermedi. Bol sıfırlı kontratlara imza atarken zengin kulüp patronlarına da yalakalık yapmadı. O'nun sıradışı bir futbolcu olarak kayda geçmesinin tek sebebi alkole ve kadınlara olan düşkünlüğü değil, futbol yeteneğinin yanı sıra kıvrak zekası ve paraya, ödüle değer vermemesi idi. Bütün bunlar bile O'nun hakkında iki kelime etmemiz için geçerli sebeplerdir.

"I spent a lot of money on booze, birds and fast cars. The rest I've just squandered!"
"Çok fazla param var ve ben paramı alkole, kuşlara (kızlar anlamında) ve hızlı arabalara harcıyorum, geride kalanı da saçıp savuruyorum"

26 Ocak 2011 Çarşamba



"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur."
J.B.Priestley

"Sadece futboldan anlayan futboldan anlamıyordur"
Luis cesar Menotti

19 Ocak 2011 Çarşamba

Kimlik - Milan Kundera

Fransa’da yaşanan tutkulu bir aşk hikayesi, bir süre sonra nasıl tek düze, sıradan ve sıkıcı hale gelebilir sorusuna yanıt niteliğinde bir girizgahla başlar hikayesine Kundera. Tek düzelik ile başlayan hikaye, aşıklardan birinin bu sıradanlığı yok etme çabasının sonucunda yaşanan karmaşayla biter.

İyi bir iş ve tutkulu sayılabilecek bir ilişkiye sahip Chantal-Jean Marc çifti her şeyin iyi gittiği bir dönemde orta yaş krizinin içinde bulurlar kendilerini.  Chantal erkeklerin artık kendisine bakmadığından yakınırken, Jean Marc ise geçmişte yaşadıkları üzerinden bugününü tekrar gözden geçirir.  İkisi de diğerine hissettirmemeye çalışsa da ilişkilerinin sıradanlığından şikayetçidir.  Birbirlerine açık açık söylemeseler de bu tek düze durum yavaş bir krize dönüşmektedir.

1925 Kürt Ayaklanması


Hakkında birçok şey yazılıp çizilmesiyle beraber, yazılan-söylenenlerin çokluğu ile doğru orantılı olarak ziyadesiyle bilgi çarpıtmasının da olduğu tarihlerden birisidir.
Ayaklanmanın bastırılmasında başarısız olan dönemin Başbakanı Fethi Okyar’ın Atatürk’ün talimatıyla apar topar görevinden alınıp yerine İsmet İnönü’nün getirilmesi, bu ayaklanmayı dağıtmak için çıkarılan Takrir-i Sükun Yasası’nın bütün muhalifleri sindirmek için kullanılması, Osmanlı’dan bu yana kutlanagelen 1 Mayıs’a ilk yasağın bu olay ile birlikte konulması, birçok dergi ve gazetenin yayının durdurulması vb. gelişmeler ayaklanmanın önemini gösterir niteliktedir.
Bu gelişmeler, isyanın çapını anlamak için önemli veriler sunarken, ayaklanma ile ilgili dezenformasyonlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin bu olayla ilgili hassasiyetlerini ortaya çıkarmaktadır.

Tariş Direnişi

Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde “1980 İzmir Ayaklanması” diye anılmayı hak eden ama muhteva ettiği önemli deneyimlere rağmen hak ettiği ilgiyi görmeyen büyük kalkışma.
1980 Ocak ayında Çiğli İplik Fabrikası’nda devletin kolluk kuvvetlerine karşı başlayan Tariş Direnişi, kısa sürede İzmir’in çeşitli bölgelerine yayılmış ve 25 gün boyunca İzmir’i bir savaş alanına çevirmiştir. Tariş’in İzmir’deki tüm fabrikalarının yanı sıra; Çiğli, Çimentepe (Güzeltepe), Maraş Mahallesi (Yamanlar), Gültepe gibi semtler ve Ege Üniversitesi’ne kadar sıçrayarak direnişi aşan bir ayaklanmaya dönüşmüştür.

18 Ocak 2011 Salı

Erdal Eren'in Son Mektubu


"Sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemiz de olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık.(Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam,halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. 

Ünol Büyükgönenç

1979 yılında yaptığı "Güzel Günler Göreceğiz" adlı albüm, çoğunluğunu Nazım şiirlerinin bestelenmesiyle elde edilmiş toplam 11 şarkıdan oluşmuştur.


A.
1. yapıyla-yapıcılar (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
2. hasret (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
3. tairyo utai komi (Geleneksel bir Japon balıkçı türküsünden uyarlanmıştır)
4. japon balıkçısı (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
5. bulutlar adam öldürmesin (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
6. arabacı salih (Ahmet Çuhacı/Şehabettin Genç)

B.
1. dışarda kar yağıyor (Ü.Büyükgönenç)
2. dışarda bahr geldi (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
3. aynı daldaydık (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
4. nikbinlik (N.Hikmet/Ü.Büyükgönenç)
5. lümüne (Geleneksel)



Waiting for the miracle - Leonard Cohen

     Mekan Karaburun veyahut Foça. Mevsim sonbahar ve illa ki gün batımı. 
     Sarp kayalıklara oturup şarabını yudumlarken kayalara gidip gelen suların sesini dinliyorsun, yanında ormanın fısıldayışı. Ve uzaklardan bir yerden waiting for the miracle duyuluyor. Sular susuyor, ormandan çıt çıkmıyor, bütün tabiat pür dikkat kesiliyor o sese. O vakit kanın kaynıyor ve kan bir kez daha karışıyor hayatın büyük dolaşımına. o vakit anlıyorsun ki ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.  


(Afili Delikanlı-2010)


Orjinal Sözleri
baby, i've been waiting,
i've been waiting night and day.
i didn't see the time,
i waited half my life away.
there were lots of invitations
and i know you sent me some,
but i was waiting
for the miracle, for the miracle to come.
i know you really loved me.
but, you see, my hands were tied.
i know it must have hurt you,
it must have hurt your pride
to have to stand beneath my window
with your bugle and your drum,
and me i'm up there waiting
for the miracle, for the miracle to come.

11 Ocak 2011 Salı

Hür Adam Mehmet Tanrısever


Mahsun' un, “New York'ta Beş Minare” ile okyanus ötesine gönderdiği selamının yarattığı etkiyi göz önünde bulunduran Mehmet Tanrısever’in cemaatten biri olarak “kraldan çok kralcı” edasıyla Said-i Nursi ismi ve mirasından rant devşirme projesinden başka bir şey değil film.

Filmin yapımcısı ve aynı zamanda yönetmeni olan Mehmet Tanrısever'in sahibi olduğu “Mert Çelik” firmasının reklamını yapması, sinemanın sponsor desteği ile ayakta durduğu gerçeği düşünüldüğünde makul görülebilir. Amma velakin Mehmet Tanrısever'in bizzat kendisinin de filmin sonlarına doğru birden bire ortaya çıkıp, üstelik ismi ile hitap edilerek Said-i Nursi'den uzun uzun teşekkür almasının kişisel rant dışında başka bir açıklaması olamaz.

10 Ocak 2011 Pazartesi

montaigne'den cinsellik üzerine bir demet

"insanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeye koşa koşa gideriz. insanı öldürmek için gün ışığında meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. insanı yaparken gizlenip utanmak bir ödev, onu öldürmesini bilmekse birçok erdemleri içine alan bir şereftir. biri günah, öteki sevaptır" 


(Montaigne)