28 Ocak 2014 Salı

12 Yıllık Köle (12 Years a Slave)- Steve McQueen

Türkçeye "12 Yıllık Köle" olarak çevrilen "12 Years a Slave" filminde Siyahların, Beyaz ırkın zulmünden kurtulma öykülerinden birini izliyoruz. Bu kez öykümüz Malcom X gibi topyekün bir mücadele öyküsü değil, "Zincirsiz" (Django-Unchained) gibi bireysel bir kurtuluş öyküsü. Amerikan İç Savaşı öncesi kölelik düzenini çok sert bir şekilde tasvir eden filmde, Solomon Northup'un gerçek yaşam öyküsü beyaz perdeye aktarılmış.

Mağdur edenlerin, mağdurların çektiği acıları anlamaya çalışıp, içindeki ırkçılık yüklü nefreti yok etmesi çok kısa sürede hallolunacak bir mesele değil. Bu durumun değişmesi için nefret ve ayrımcılığı körükleyen kanunların, yönetmeliklerin değişmesi de "toplumlardaki algı değişikliği" için tek başına yeterli değil. Bu ve buna benzer "çözüm süreçleri" için birçok araca ihtiyaç var. Toplumların kendi tarihleriyle yüzleşmesinde bu araçlardan biri olan filmlerin, yaşanmış öykülerin çoğu zaman kanun ve yönetmeliklerden daha güçlü olduğunu görebiliyoruz. 

Hollywood'ta Siyahların, Yahudiler gibi güçlü bir lobisi var mıdır bilmem ama bu filmi gördükten sonra "Beyaz zulmü" konulu filmlerin bir süre daha moda olacağına dair bir his uyandı içimde. Ama American History X tarzı günümüzde de devam eden zenci nefretine dair filmlerden bahsetmiyorum. Daha çok 19 yy. yasal kölelik dönemini konu olan filmler. Amistad gibi mesela.
Her ne kadar bu hissiyata kapılmama neden olan 12 Years a Slave filmi olsa da geçen sene izlediğimiz Django-Unchained de aynı dönem ve konuyu beyaz perdeye taşıdığı için nazarımda aynı kategoridedir. 12 Years a Slave, Django'ya göre daha sert, daha acıklı ve dokunaklıdır. "Arada bir gülmek lazım" denilecek bir sahne yoktur. Hatta acının dozajı o kadar çok artar ki filmin bazı sahnelerinde rahatsız olabilirsiniz. 
İki filmin ortak noktalarından bir diğeri, Siyah tenli insanları Beyazların boyunduruğundan yine Beyaz birilerinin kurtarması. Ben mi çok paranoyak bakıyorum bilmiyorum ama benim iki filmden de aldığım bir mesaj var: Mutlaka merhametli bir Beyaz vardır ve Zenciler bu merhametli Beyazlar sayesinde kurtulabilir ancak. Zencilerin birbirlerine yapamadığı iyiliği, yine yapsa yapsa Beyazlar yapar. Django'nun elinden tutup onu kurtaran Dr.King Schultz(Christopher Waltz) olmasa, Solomon'un kurtarılmasını sağlayan Bass(Brad Pitt) olmasa Zenciler özgürleşemeyecek ve Siyahlar zincirlerini kendi elleriyle kıramayacak. Benzer tablo Amistad'ta da vardır. Anthony Hopkins'in canlandırdığı Amerika'nın 6. başkanı John Quincy Adams da köleliği kaldırmak için çok önemli bir uğraş vermiştir. Her ne kadar bu filmlerde gördüğümüz "Beyaz" figürler, Zencilerin verdiği mücadeleye Beyazları da dahil etme amacı taşıyor olsa da, filmlerde birer kahraman olarak öne çıkarılınca ister istemez Beyazlara atfedilen üstün insan rolü aklımıza geliyor. Belki de "ezilenlerin kurtuluşunun kendi ellerinde olduğuna" inananlar, görmek istedikleri tabloyu göremedikleri için böyle bir eleştiri getiriliyor olabilir. 12 Yıllık Köle'yi çeken yönetmenin bir Siyah olması da bu eleştiriden muaf tutulacağı anlamına gelmiyor. Ama filmin gerçek bir hayat hikayesini konu alması ve bir uyarlama olan senaryoyla çok fazla oynayamaması bu eleştiriyi kısmen hafifletebilir. 

İsmi nedeniyle doğuştan film sektörünün içine itilmiş II. Steve McQueen(yönetmen olan) ilk uzun metrajlı Hunger'ın üstesinden fazlasıyla gelerek isminin hakkını vereceğinin sinyalini vermişti zaten. 2011'de gösterime giren Shame'den sonra bu yıl yoluna muhtemelen kendisinin de handikapını yaşadığı bir soruna el atıyor.  Siyahların kölelikten, toplumdan dışlanmaya ve bir hakaret öğesi olarak kullanılmasına kadar uzanan öykülerini konu alan birçok film izledim ama hatırladığım kadarıyla hiçbirinin yönetmen koltuğunda bir "Siyah" oturmuyordu.   

Steve McQueen, Hunger'dan Shame'e, oradan 12 Years a Slave'e her defasında farklı bir kanayan yaraya el atmış ama oyuncusu Michael Fassbender'den de vazgeçememiş. Hunger'da Bobby Sands'ı canlandırarak müthiş bir performans sergileyen Michael Fassbender, Shame'den sonra bu filmde de yönetmenini yalnız bırakmamış. Tabii yine çok sağlam bir oyunculuk ile. Hatta başrolü oynayan Nijeryalı oyuncu Chiwetel Ejiofor'dan daha iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. 

Filmin afişinde Brad Pitt'i görüp bir Brad Pitt filmi izleyeceğini düşünenlere kötü bir haberim var. Brad Pitt'in filmde çok fazla sahnesi yok. Hatta afişteki oyuncu kadrosuna alınmayacak kadar az. Ama isim "ağır" olunca afişe koymamak olmaz. Bilirsiniz "Sinema Endüstrisi" işte. Brad Pitt'in son yıllarda rol aldığı ve Oscar adayı olamayacağı film çekilme aşamasında belli olan tek filmdir muhtemelen.  
Brad Pitt Oscar adayı olamadı ama filmimiz 9 dalda Oscar Adayı.  

En İyi Film
En İyi Yönetmen (Steve McQueen)
En İyi Erkek Oyuncu (Chiwetel Ejiofor)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Michael Fassbender)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Lupita Nyong’o)
En İyi Uyarlama Senaryo (John Ridley)
En İyi Kurgu (Joe Walker)
En İyi Yapım Tasarımı (Adam Stochausen ve Alice Baker)
En İyi Kostüm Tasarımı (Patricia Norris)

Filmin konusuna dönecek olursak; Solomon Northup ailesiyle birlikte saygıdeğer ve varlıklı sayılabilecek bir yaşam sürdüren "özgür" bir zencidir. Öyle ki, keman çalmadaki ustalığının da yardımıyla Beyazlar tarafından bile saygı görülen, değer verilen bir eşraftır. Kendisi rahat bir yaşam sürdüğü için çevresindeki kölelerin sorunlarıyla oralı bile değildir. Ta ki, bir gün iki köle taciri tarafından kaçırılıp diğer milyonlarca zenci gibi köle oluncaya kadar. Özgür bir insandan köle birisine dönüşme hikayesi bile, siyah ırkın doğuştan köle kabul edildiğinin, Siyah tenli doğmanın köle olmak için yeterli bir neden olduğunun bir kanıtı. 

Filmin isminden de anlaşılacağı gibi 12 yıl boyunca köle yaşantısı devam ediyor. Köle olarak kaldığı 12 yıl boyunca hep tek başına kurtuluş için mücadele eder ve kurtulmak için sahiplerinin sadık bir kölesi olmaktan çekinmez. Onların her istediğini yerine getirir ve kurtuluşunu yine tek başına gerçekleştirir.

Köle sahipleri, Solomon başta olmak üzere kölelerinden o kadar çok ve çeşitli isteklerde bulunurlar ki bir süre sonra bu isteklerin arasında boğulmaya başlarlar. Bu isteklerinin harfiyen yerine getirilmesi bile onları tatmin etmez. Tahakküm etmek için sinirlenir, tahakküm ettikçe sinirlerinin dozajı artar ve bir süre sonra ne yaptığını bilemez hale gelir. Hükmettiği köleye hakimiyetini göstermek için türlü bahaneler uydurur. Kimi zaman güzelliğini, yeteneğini kıskanır ve bu kıskançlık histerisini zorbalık yaparak azaltmaya çalışır. Ama zorbalaştıkça, hükmettikçe benliğini kaybeder, hislerinin esiri olur. Yani Marx'ın da işaret ettiği gibi "Hükmeden kendi tahakkümü tarafından hükmedilir" durumu. 

12 Years Slave, nazarımca Django'dan çok daha iyi olmasa da, iyi "Siyah" filmleri arasında yerini almıştır. Ama sizin için Akademi'nin kriterleri önemli ise, Django'nun 5 Oscar adaylığı ve kazanılmış En iyi Erkek Oyuncu (Christopher Waltz) ve En İyi Senaryo (Quentin Tarantino) ödülleri olduğunu hatırlatayım. Akademi'nin 12 Years Slave için ne düşündüğünü 2 Mart gecesi göreceğiz.

Yoldaş Pançuni (Ocak 2014)

Düzeltme (Mart 2014): 
2 Mart gecesi yapılan ödül töreninden 12 Years filmi En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu olmak üzere 3 ödülle döndü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder