24 Ekim 2014 Cuma

melodram ve siyaset

Bir gün bisiklet binemediğini fark ettim ve 
o gün ona bir şans daha vermeye karar verdim [1]. 

2014 “yerel seçimleri” sonuçlarının değerlendirilmesi, önümüzdeki aylar içinde gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine yapılan tartışmaların gölgesinde kaldı. Yapılan değerlendirmelerde çoğunlukla oy oranları ve bunun Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinde yaratacağı sonuçların tartışılması ile sınırlıydı. Bu yerel seçimler, Türkiye tarihinde pek görülmemiş türden kitlesel ayaklanmaların, tarihsel bir anlam taşıyan yolsuzlukların hemen ardından gerçekleşti ve sosyolojik, psikolojik, politik bir takım sonuçlar çıkarmak için oy oranlarından daha değerli veriler sundu. Oy oranlarına baktığımızda AKP’ nin oy oranında bir düşüş olduğu söylenebilir. Bu düşüşün kimseyi tatmin etmediği de ortada ve burada oyların düşmesi ya da artmasından ziyade Erdoğan’ın bu seçimden, seçmeniyle arasındaki bağı güçlendirerek çıktığını görüp bunun üzerinden birtakım saptamalar yapmak oldukça önemli. Bu yazıda, siyasal değerlendirmelerde, bu alanın içine pek sokulmayan aşk, melodram gibi kavramları, Erdoğan’ın önlenemez yükselişini değerlendirirken, bu alanın içine yerleştirmeye çalışacağız.
Erdoğan ile kitlesi arasındaki ilişkinin, bir siyasal partinin genel başkanı ile onun kitlesi arasındaki ilişkiden çok farklı olduğunu saptamakla işe başlayalım. Bu ilişki her şeyden çok “aşka” benziyor (AKP’den öyle ya da böyle nemalananlar bu ilişkinin dışında tutulabir.)İnternette arama motoruna “Erdoğan aşkı” yazdığımızda bu aşka dair birçok video izlemek, AKP seçmeniyle yapılmış röportajlar okumak mümkün. Erdoğan’ın kitlesiyle buluştuğu her fırsatta, kitlesine “beraber yürüdük biz bu yollarda beraber ıslandık yağan yağmurda” gibi bir aşk şarkısıyla serenat yaptığını herkes bilir ve bu hoşluk olsun diye yapılan bir şey değildir. AKP mitinglerindeki havaya bakıldığında da bu aşkın izlerini görebiliriz. Bu ilişkiye dair başka dışavurum örnekleri göstermek de mümkündür.

Seçim yapma sırasında, bilgimize dayalı nedensel bağıntılar ile verilen karar arasında, bu nedensel bağıntının açıklayamadığı bir nokta kalır. İşte boşlukta kalan, nedensel zincirin açıklayamadığı bu nokta, aşk olarak özetlenebilir. 2014 “yerel seçim” sonuçlarının açıklandığı günden beri zihinleri meşgul eden“Bunca şeye rağmen neden hala Erdoğan?”sorusu, Seçim yapma sırasında, bilgimize dayalı nedensel bağıntılar ile verilen karar arasında, nedensel bağıntının açıklayamadığı bu noktaya işaret eder. Fakat bu boşlukta kalan noktayı, açıktan ya da örtük biçimde Erdoğan’a inananların sahip olduğu bir eksiklik ile açıklamaya çalışmak perde arkasındaki aşkı görmemeye neden olmaktadır. Tapeler, yolsuzluklar, hukuksuzluklar ile seçmenin verdiği karar arasındaki atlama mesafesini AKP seçmeninin sahip olduğu bir eksiklik değil, aşk açıklar. Pragmatist açıklamalar ise sadece AKP’den nemalananların karar sürecini açıklayabilirken hiçbir aşkı açıklayamadığı gibi(pragmatist bir ilke olarak maksimum haz minimum acı ilkesi, acılı aşklar yaşandığı sürece) bu aşkıda açıklayamaz. Aşk nedensizce bir sevme halidir. Bir nedene dayanan sevgi gerçek sevgi değildir.[2]Bir ilişkide kimin kimi neden sevdiğini sorgulamak ya da birine onu neden seviyorsun sorusunu sormak(insan kendine bile sormaktan utanır bazen) büyük bir nezaketsizlik olarak kabul görür. “gerçek sevgide, kendi başına olumsuz olan yani kendisini bir neden olarak sunan bir özellik söz konusu olunca; tam da bu nedenle bu kişiyi daha çok seviyorum deriz. Sevgiyi başlatan birleştirici özellik, her zaman bir 3]Epigrafımız da burada anlam kazanmaktadır. Birini nedensizce sevmenin tek anlamı onunla yalın bir özdeşlik kuruluyor olduğudur. Pradoks ise gördüğümle değil inandığımla özdeşlik kuruyor olmamdır. İşte tam bu nokta aşkı yanılsamalı bir duygu haline getirir ve görünenin dışında bir şeylerin var olduğuna inandığım sürece de aşk devam eder. Erdoğan ve seçmeni arasındaki aşk ilişkisin ne zaman biteceğinin cevabı da burada gizlidir.
kusurun işaretidir.”[

Bu aşk ilişkisi bizler tarafından anlaşılamaz olabilir. Çünkü Leyla’nın güzelliğini ancak Mecnun görür. Nedenler ancak ben onları neden olarak kabul ettiğim sürece etkilidirler. “elbette İsa’ya inanmak için birçok neden var; fakat bu nedenler, sadece ona zaten inanlar için bütünüyle kavranabilir”[4]

Erdoğan ve seçmeni arasındaki ilişkiyi bozmaya yönelik faaliyetlerin (tapelerin ortaya çıkarılması ve katil, hırsız, diktatör gibi söylemlerin üretilmesi) bu ilişkiyi zayıflatmaktan ziyade güçlendirdiği reddedilemez bir gerçektir. Ayrılığın savlarının, sadakatin savları haline geldiği durumları melodramlardan hatırlarız. Bugün ortada duran tablo da tam olarak bir melodramı andırmaktadır. Melodramların en belirgin yönü, bir dost ya da fesatın bu ilişkinin üçüncü kişisi haline gelmesidir. Melodram kültürü gelişkin-Yeşilçam sineması bu konuda oldukça yüklü bir külliyata sahiptir- bir toplum olduğumuzdan bu üçüncü kişinin görevini hepimiz biliriz. Bu üçüncü kişi, tarafların arasını bozmak için bir tarafın kusurlarını diğer tarafa göstererek bu ilişkiyi bozmaya çalışır, ama bunu başaramaz, aksine böyle yaparak çifti birbirine daha da bağlar. “bu dost ya da fesat, bu çabasıyla, farkında olmadan, sadakatin devamı için nedenleri de sağlamış olur, yani karşı savları, bağlılığın savları olarak işlev görür.[5]

Bugünün melodramının özneleri; Erdoğan- AKP kitlesi ve AKP karşıtlarıdır. Erdoğan karşıtlarının bütün karşı savlarına, (ayakkabı kutularına, ayetlerle dalga geçilmesine, sıfırlanamayan paralara) rağmen bu aşk ilişkisi, bir melodramda olması gerektiği gibi tüm bunlardan güçlenerek çıktı. Erdoğan’ın İçerden ya da dışarıdan tüm eleştirilere rağmen, ötekileştirici dilinden vazgeçmemesi de bu ötekileştirici dilin, melodramın üçüncü kişisini yaratmanın bir yöntemi olarak kullanıldığının en net göstergesidir. İşte Erdoğan’ın en güçlü tarafı kurgulamış olduğu melodram ile karşıtını kendini güçlendiren bir unsur haline getirmesidir ve o çok konuşulan mağdur edebiyatının bu kadar işlevsel olmasının temeli de bu melodrama dayanmaktadır. 

Melodramın gücünü, 1984 ABD seçimleri sürecine baktığımda da görmek mümkün. Reagan, Hollywood’tan kalma kahraman imajı ve melodramın gücüyle 1980’de % 50.1 olan oy oranını 1984’de % 58.8 yükseltmişti, “Liberal gazeteciler onun dil sürçmelerini, gaflarını ne kadar sıraladılarsa popülaritesini(farkında olmadan)o kadar güçlendirdiler-karşıtının lehine işleyen karşıt nedenler’[6]

Hüsamettin Cindoruk, Başbakan Erdoğan için "Ağlamasını çok beğendim. Birinci sınıf melodram artisti gibi ağlıyor demişti. [7] Kıdemli bir siyasetçi olan Cindoruk’un böyle bir benzetme yapmış olması bekli de bu melodrama işaret etmek içindi. 

Melodramı güçlendirmek için başbakan elinde bulundurduğu medya desteğini kullanma konusunda da oldukça başarılı. Türkiye’de ilk defa bir başbakanın ismi başbakanlığı döneminde bir dizide kullanıldı:

“TRT’de yayınlanan Kızılelma dizisinin bugün yayınlanacak bölümünde MİT görevlisi Murat, MİT Müsteşarı’yla buluşmasında, “ Türkiye 'ye sızmış paralel örgütten bahsediyor” ve hedeflerinin Başbakan olduğunu söylüyor. Ve ilk kez bir dizide Başbakan'ın ismi kullanılıyor: Hedef, Recep Tayyip Erdoğan ! Bu diyaloğun ardından da AKP ’nin 30 Mart yerel seçimleri için yaptırdığı seçim şarkısının orijinali olan Dombra çalmaya başlıyor.”[8]

Burada açıkca görüldüğü üzere Erdoğan o beraber yürüdüğü “sevgili” kitlesine şimdi tam da sana en fazla ihitiyacım olduğu dönemdeyim diyor, kullandığı ötekileştirici dille de kendi karşıtlarını yaratıp, kendine karşı bu cepheyi örgütleyerek, seçmeniyle kendisi arasındaki sadakat bağını daha da güçlendiriyor. İşte Erdoğan’ın önlenemez yükselişinin kilit noktasını da burası oluşturuyor.

KEMAL AKKUŞ 

(Nisan 2014)


[1] Reader’s digest’ ten aktaran s.zizek 

[2] Spinoza ETİKA’sında , eğer sevginin bir nedeni varsa asıl sevilenin bir kişi değil bir neden olduğunu savunur. 

[3] S.Zizek kimlik ve kimlik değişiklikleri, syf 58 

[4] S.zizek kimlik ve kimlik değişiklikleri, syf 94 

[5] zizek kimlik ve kimlik değişiklikleri syf 57 

[6] S.zizek kimlik ve kimlik değişiklikleri, syf 94 

[7] http://gundem.bugun.com.tr/erdogana-agir-benzetme--haberi/110742 

[8] http://www.radikal.com.tr/turkiye/trtde_melodram_hedef_recep_tayyip_erdogan_ve_dombra_girer-1178568

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder