6 Aralık 2013 Cuma

İzmir, CHP, Sol

2007 İzmir Cumhuriyet Mitingi
Yerel seçimler sath-ı mahaline girdiğimiz şu günlerde "Yolsuzluk Operasyonu" nedeniyle güme giden, çok konuşulmayan bir konu var. MHP'den Mansur Yavaş ve Ali Erdoğan ile AKP'den Lütfü Savaş'ın CHP'ye transferleri gündem kalabalığı nedeniyle hak ettiği ilgiyi göremese de 30 mart Seçimleri'ni etkileyen önemli gündem maddelerinden bir olmayı hak ediyor. Bu transferler "CHP'nin sağcılaşmaya başladığı" tartışmalarını başlatırken bir yandan da akıllara "CHP ne zaman solcu oldu?" sorusunu da beraberinde getiriyor.

Bu yazımızda "Solun kalesi" olarak görülen İzmir seçmeninin ne kadar Sol duyarlılıkla oy kullandığını ve İzmir seçmeninin politik tercihlerinden yola çıkarak CHP'nin solcu olup olmadığını tartışmak. 
Yazının konusu, AKP'nin İzmir'i alıp alamayacağından çok, İzmir seçmeninin "Sol" duyarlılıkla oy kullanmadığını ve CHP'nin İzmir'de seçim kazanmasının sebebinin de bu olmadığını göstermeye çalışmak.
1995'den bu yana her seçimde, "Sol" diye sınıflandırılan DSP ve CHP gibi partilerin İzmir'de ipi göğüslemesi, bu eğilimin devam edeceği savını güçlendirmesine rağmen, İzmir'in sağ partileri de birinci parti yaptığı hiç görülmemiş bir şey değildir.

Öncelikle bu yazının konusu "Sağ" ve "Sol" terimlerinin neyi, kimleri kapsadığı olmasa da CHP'nin bildiğimiz evrensel ölçülere uygun "Sol" bir parti olmadığını da hatırlatmak gerekiyor. Bütün dünyada "Sol" dendiğinde genel birkaç tanımlama yapılır. Bu tanımlamalar içinde değişim, emek mücadelesi ve sosyal politikalar gibi kavramlar herkesin üzerinde hemfikir olduğu solun evrensel kavramlardır. CHP politikalarının bu kavramlardan ve bu kavramların hayata geçirilmesinden bir hayli uzak olduğunu söylemek için derin analizler yapmaya gerek yok.

İdris Küçükömer'in Sağ ve Sol terimlerinin kullanımına yönelik aksi iddiaları her ne kadar çok doğru olmasa da CHP geleneğine ilişkin tespitleri önemlidir. İdris Küçükömer, daha çok muhafazakarlık üzerinden yaptığı karşılaştırmada Türkiye'deki CHP tarzı "Sol" partilerin daha muhafazakar olduğunu, sağ partilerin daha değişimden yana olduğunu ileri sürmüştür. Tabii, burada muhafazakarlıkla ilgili bir hatırlatma yapmakta fayda var. Muhafazakarlığı dindarlık üzerinden değil de değişime kapalı olma, statükoyu savunma üzerinden tanımlandığını hatırlatalım. Siz burada muhafazakarı "statükocu" olarak okuyun. Küçükömer'in sağ partilerin değişimden yana olduğu genellemesi büyük bir hata olsa da, CHP'nin statükocu olduğu çok doğru bir tespittir. CHP kurulduğu günden bu yana "devletin bekası" adına her zaman değişime kapalı kalmış, kuruluş itibariyle zaten sol bir parti olmamış ve kendini solda tanımlaması da bir hayli gecikmeli olmuştur.

1965 seçim yenilgisinden sonra tartışılmaya başlanan "Ortanın Solu" kavramı CHP'nin kendini solda tanımlarken bile ne kadar ikircikli olduğunu gösteriyor. CHP'nin kendini solda tanımlamak için 1965 tarihini seçmesi tesadüf değildir. 1965 seçimlerinin farklı bir özelliği vardır. 65 Seçimleri, sosyalist bir parti olan Türkiye İşçi Partisi(TİP) 'nin 20 milletvekili ile Meclis'e girdiği ve böylece sosyalistlerin ilk defa Meclis'te yer aldığı seçimlerdir. Bu dönem solun yükselişine tekabül eden bir dönemdir ve CHP de  solun yükselişinden nemalanmak için kendini solda tanımlamaya çalışmaktadır. Ama yine de "Sol" değil de "Ortanın Solu" kavramını kullanarak kendini "marjinallerden" ayırmaya özen göstermektedir.

CHP'nin kendini sosyalistlerden ayırma gayretine şimdilik eyvallah deyip "Sol" diye nitelendirmeye devam edelim. Ne de olsa, memlekette sosyalistlerin sesi çıkmaya başladığında sahte solcuların kaçacak delik aradıklarını geçmiş deneyimlerden biliyoruz.

Yazının asıl konusuna dönecek olursak; CHP'yi Sol bir parti olarak kabul etsek bile, İzmir seçmeninin her seçimde Sol bir partiyi birinci yapmadığını seçim tarihimizi incelediğimizde rahatlıkla söyleyebiliriz.  

Türkiye'de "Sağ" ve "Sol" arasındaki en çok çekişmenin yaşandığı dönem olan 1946-1960 arası dönemde; sağı temsil eden Demokrat Parti ile solu temsil eden Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki  çekişmede İzmir, tercihini hep sağdan yana kullanmıştır. 1950, 1954, 1957 yıllarında Demokrat Parti 1961,1965 ve 1969 yıllarında ise Adalet Partisi CHP'yi geçerek birinci parti olmuştur. Üstelik 1965 ve 1969 yıllarında Adalet Partisi, diğer bir sol parti(aslında tek sol parti) olan TİP'i de eklersek; CHP+TİP toplamından daha çok oy almıştır İzmir'de.

1954 
DP: 61,18 CHP: 38,72

1957
DP: 54,69 CHP: 41,88

1961
AP: 55,04 CHP: 39,61 CKMP: 3,06

1965
AP: 62,18 CHP: 29,79 TİP: 3,92

1969
AP: 53,24 CHP: 35,14 TİP: 2,86

1973 seçimleri CHP için dönüm noktasıdır. Ya da Türkiye sağı için. 1946'da çok partili seçimler yapılmaya başlandıktan sonra 1946 seçimleri hariç birinci parti olamayan CHP, sağ partilerin bölünmeye başlamasıyla tekrar seçim kazanmaya başlamıştır. Ama İzmir seçmeni yine toplam oy bazında sağ partilere daha çok oy atmıştır.  

1973
CHP: 44,05 AP:39,27 DP:7,91 MSP:4,19 CGP:2,37
Toplam Sol: 46,42 Toplam Sağ:51,37

1965 ve 1969 yıllarında Adalet Partisi'nin İzmir'de birinci parti olmasını solun genel olarak ülkede zayıf olduğu ile açıklayanlar olmaz umarım. 1960'lı yıllardan bahsettiğimizi ve sosyalistlerin Meclis'e milletvekili soktuğu dönemden bahsettiğimizi tekrar hatırlatmam yeterli olur sanırım.
Serbest Fırka İzmir Mitingi (1930)
Biraz daha eskilere gidersek; 1930'lu yıllarda sandıksız-seçimsiz de olsa tek parti dönemine en fazla muhalefet etmiş şehirdir İzmir. Muvazaalı Serbest Parti bile o kadar ilgi toplamış ki yine Atatürk'ün talimatıyla kapatılmak zorunda kalmıştır. Fethi Okyar'ın Serbest Parti'sinin İzmir'de düzenlediği miting, o zamanın nüfusuyla devasa sayılabilecek bir kitleyle, onbinlerce kişinin katıldığı tek parti dönemine bir başkaldırı gösterisine dönüşmüştür. Mitinge katılanlar bugün hala Konak'ta bulunan Valilik'e saldırmaya yeltenmiş ve bu saldırı kolluk kuvvetlerince bertaraf edilmiştir. Sonrasında da Serbest Fırka'nın rejime yönelik bir tehdit olduğu bahane edilerek kapattırılmıştır.  

Yakın tarihine dönecek olursak tekrar benzer tablolarla karşılaşmak zor değil. "İzmir, 1960'lı yıllardaki İzmir değil artık. Göç aldı, nüfus yapısı değişti, memleketin birçok yerinden insan geldi, sanayileşti. Bu yüzden de 1960'la kıyaslamaya yapılamaz" diyenlere ise 1983'den 2011'e kadar seçim sonuçlarına bakmalarını salık veririm.

1983 Genel
HP:37,25 ANAP:34,51 MDP:27,23
Toplam Sol: 37,25 Toplam Sağ:61,74

1987 Genel
ANAP:35,80 SHP:35,57 DYP:15,66 DSP:9,21 Refah:2,29
Toplam Sol: 44,78Toplam Sağ:53,75

1989 Yerel 
SHP:52,4 DSP: 5,6 ANAP:24,2 DYP:13,9 Refah:2,6
Toplam Sol: 57,6 Toplam Sağ:40,7

1991 Genel
DYP: 27,58 ANAP:25,58 SHP: 24,50 DSP: 15,45 Refah:5,97
Toplam Sol: 39,95 Toplam Sağ:59,13

1994 Yerel 
DYP:27,7 SHP:26,5 ANAP:19,6 DSP:15,0 Refah:6,9
Toplam Sol:41,50 Toplam Sağ:54,20

1995 Genel
 DSP:24,40 DYP:23,86 ANAP:18,85 CHP:13,87 Refah:8,42 MHP: 5,63 HADEP: 3,67
Toplam Sol:41,94 Toplam Sağ:56,76

1999 Yerel 
DSP:30,47 ANAP:19,12 CHP:18,02 DYP:16,34 MHP:6,8
Toplam Sol:48,49 Toplam Sağ:42,26


1999 Genel
DSP:40,27 ANAP:15,82 MHP:11,08 CHP:9,77 DYP:9,57 FP:4,89 HADEP:4,36 ÖDP:1,47
Toplam Sol:55,87 Toplam Sağ:42,26

2002 Genel
CHP:29,06 Genç Parti:17,51 AKP:17,17 DYP:9,33 MHP:7,80 DEHAP:5,18 ANAP:4,21
YTP: 3,18 DSP:1,64 
Toplam Sol:39,06 Toplam Sağ:56,02

2004 Yerel 
CHP:47,17 AKP:32,56 Genç Parti:6,01 SHP:4,14 MHP:4,07
Toplam Sol:51,31 Toplam Sağ:42,64


2007 Genel 
CHP:35,46 AKP:30,50 MHP:13,88 Genç Parti:7,50 DP:5,19 Bağımsız(DTP):3,97
Toplam Sol:39,43 Toplam Sağ:57,07

2009 Yerel 
CHP:56,10 AKP:30,33 MHP:6,99
Toplam Sol:56,10 Toplam Sağ:37,32

2011 Genel 
CHP:43,8 AKP:36,8, MHP:11,2 Bağımsız(BDP): 4,66
Toplam Sol:48,46 Toplam Sağ:47,92

Yukarıdaki son 30 yıllık seçim sonuçlarını incelediğimizde de İzmir'de sağ partilere oy veren seçmenin bir hayli fazla olduğunu, hatta bazı seçimlerde sol seçmenden daha çok olduğunu görebiliyoruz.
Bu durumu en çok genel seçimlerde görebiliyoruz. CHP'nin İzmir'de en güçlü olduğu dönemlerde bile sağ parti oylarının toplamının soldan daha fazla olabiliyor. Genel seçimlerde sol partilere verilen oylar, sağ oylara büyük bir üstünlük sağlayamazken, bunun tek istisnası 1999 Genel seçimleri oldu. 1999 seçimlerinde fark yaratan durum da; Abdullah Öcalan'ın DSP hükümeti döneminde yakalanması ve DSP'nin oylarında büyük bir artış yaşanmasıdır. Yani seçmen DSP'ye sol duyarlılıkla değil, milliyetçi hissiyatlarla oy vermiştir. Aynı şekilde MHP'nin oylarında da bir artış yaşanmıştır. Bir önceki 1995 seçiminde baraj altında kalan MHP, İzmir'de de oylarını iki kat arttırarak Meclis'e girmeyi başarmıştır. MHP'nin yükselişi de İzmir seçmeni için milliyetçiliğin ne kadar önemli olduğunu iyice kanıtlamaktadır.  

İzmir'de CHP veya DSP'nin seçimlerde birinci parti çıkması nedeniyle İzmir'in solcu olduğunu düşünenlerin aksine,  İzmir'de sol seçmen sayısının fazla olmadığının başka kanıtları da var.
1994 yerel seçimlerinde İzmir seçmeni tercihini muhafazakar-milliyetçi görüşü ile tanınan DYP'li Burhan Özfatura'dan yana kullanmakta sakınca görmemiştir.

Biraz daha yakın döneme gelirsek; 2002 genel seçimlerinde ne idüğü belirsiz ama Sol ile hiçbir alakası olmadığı kesin Cem Uzan'ın Genç Parti'si Türkiye genelinde %7,25 ile baraj altında kalırken, İzmir'de %17,51 ile ikinci parti olmuştur.
2002 seçimleri Türkiye siyaseti açısından çok önemli seçimlerden birisidir. 2001 ekonomik krizi, beraberinde siyasi krizi de getirmiş ve Türkiye'deki ana akım bütün partilere güven azalmıştır. Herkesin arayışa girdiği bir dönemde AKP, bu ortamdan faydalanarak iktidara gelmiştir. Aslında Genç Parti de bu ekonomik ve siyasi kriz ortamından faydalanmak için kurulan bir diğer partiydi ama AKP kadar güvenilir olmadığı için baraj altında kaldı. Ama İzmir halkı Cem Uzan'a çok güvenmiş olacak ki onu iktidara taşımak için istediği oyu vermiştir. Üstelik bu oyların önemli bir bölümünün daha önce DSP'ye oy vermiş kitleden geldiği, 2002'den bir önceki(1999) ve bir sonraki(2004) seçim sonuçları incelendiğinde görülebilir.

2002 Genç Parti örneği bile İzmir seçmeninin sandığa giderken çok da mantıklı, planlı ve siyasi görüş sahibi bir seçmen olmadığının tek başına kanıtıdır. Belli bir siyasi görüşü olsa da bu görüşün "Sol Siyaset" olmadığının çok net biliyoruz.  

İzmir'deki genel seçimlerde sağ partilerin oylarının toplamının, sol partilere göre her zaman fazla olduğunu ama bu durumun yerel seçimlerde değiştiğini söylemiştik.
Türkiye'deki seçmenlerin büyük bir çoğunluğunun hem yerel hem de genel seçimlerde adaya değil, siyasi tercihlerine göre oy verdiğini biliyoruz. Yerel seçimlerde de -çok büyük bir olumsuzluk yaşanmamışsa (Yolsuzluk vb.)- var olan belediyenin icraatlarının çok önemli olmadığını, ön plana çıkan unsurun siyasi tercihler olduğunu bütün yerellerde görebiliyoruz.

İzmir'de de durum pek farklı değil. İzmir'de yerel seçimlerde genel seçimlerden farklı olarak sol partilere oyların arttığını görüyoruz. Bu durumun birçok nedeni olabilir:

- Türkiye'nin bütün il, ilçe, beldelerinde olduğu gibi, belediye çalışanlarının ve belediyeyle çıkar ilişkisi olan kesimlerin bu iş ve çıkar ilişkisinin bozulmasını istememesi
-  Laiklik hassasiyeti olan tüm kesimlerin AKP'nin İzmir'i sosyal ve kültürel olarak muhafazakar bir şehir yapması konusundaki çekinceleri
- AKP'nin politikalarından rahatsız olup, genel seçimlerde dize getiremedikleri AKP'yi, hiç olmazsa yerel yönetimlerde iktidar getirmemek için "Oyları Bölmeyelim" mantığıyla seçimi kazanma ihtimali olan en güçlü partiye oy vermek.

MHP-CHP İttifakı 
CHP'nin sol bir parti olmadığını, seçmen profili ile ilgili çeşitli örneklerle de açıklayabiliriz. Özellikle son zamanlarda yapılan anketlerde CHP seçmeninin önemli bir kısmının "CHP olmazsa kime oy verirdiniz?" sorusuna  "MHP" şeklinde cevap verdiği görülmüştür. Bu yakınlık durumunu iki parti arasında yerel düzeyde çeşitli ittifaklarda da görebiliyoruz. 
2009 yerel seçimlerinde Manisa Belediyesi'ni alma ihtimali çok az olan CHP, İzmir'de Bayraklı Belediyesi'ni alma ihtimali yine çok az olan MHP ile kapalı kapılar ardında bir ittifak yapıldı. Bayraklı'daki MHP'liler CHP'ye, Manisa'daki CHP'liler ise MHP'ye oy verdi. Manisa-Kulalı olan CHP'li Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ bu ittifakta çok ciddi rol oynamış ve alışverişten karlı çıkan taraflardan biri oldu. 

Zaten 2004 ve 2009 yerel seçim sonuçlarını karşılaştırdığınızda da bunu net olarak göreceksiniz. 2004 yerel seçimlerinde %33 oy oranı ile Manisa Belediyesi'ni alan AKP, 2009'da oyunu arttırmasına rağmen (%34), belediyeyi MHP'ye kaptırmıştır. Bunun nedeni de MHP'de yaşanan muazzam oy artışıdır. 

MHP'nin 2004'te aldığı oy %24 iken, 2009'da %38'e yükselmiştir. 

CHP'nin oyu ise 2004 oyu %19 iken, 2009'da her ne hikmetse %13'e düşmüştür.

Manisa ve Bayraklı Belediyesi seçimlerindeki bu ittifakta, Manisa'nın il, Bayraklı'nın ilçe belediyesi olmasından dolayı pazarlığın akıllıca olmadığını düşünenlere söyleyeyim: Bayraklı İzmir'in en büyük ilçelerinden birisidir. Ayrıca, hem Bayraklı'da MHP'nin, hem de Manisa'da CHP'nin kazanma ihtimali çok düşük olduğu için bu pazarlık akıllıca olmuş ve her iki belediyeyi alma potansiyeli çok yüksek olan AKP her iki belediye seçimini de kazanamamıştır. 

Genel seçimlerde CHP-DSP-SHP geleneğine oy vermeyip, yerel seçimlerde oy verenlerin nedenleri arttırılabilir ama "Laiklik hassasiyeti" ve "Oyları Bölmeyelim" meselelerinin bu nedenler arasında en önemli yere sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında bu iki neden birlikte de düşünülebilir.

İzmir'de Laiklik hassasiyeti taşıyanların sadece CHP tabanı olmadığını, bu duyarlılığı taşıyıp AKP'yi zayıflatmak isteyen ulusalcı, milliyetçi ve sol-sosyalist kesimlerinden birçok seçmen genel seçimlerde kendi partisine oy verirken yerel seçimlerde İzmir'de sosyal hayatına müdahale edilmemesi için CHP oy verebiliyorlar. MHP'li, İşçi Parti'li, ÖDP'li, TKP'li, EMEP'li seçmenlerin bu amaçla yerel seçimlerde CHP'ye oy verdiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sağ partilere karşı gelişen "Oylarımızı Bölmeyelim" anlayışı bugün AKP'ye karşı dillendirilse de, ANAP'a da, DYP'ye de Refah Partisi'ne karşı da hep karşımıza çıktı. Sağ partiler kazanmasın diye sol seçmen istemediği partiye, adaya oy vermek durumunda hissetti kendini ya da hissettirildi. Durum böyle olunca CHP dışındaki sol partiler belli yereller dışında yerel yönetim seçimlerinde hiçbir zaman iddialı duruma gelemedi. Yine AKP-CHP ikilemine sıkışıp kalıyor, yine bir sonraki seçimde CHP'nin aman oylarımızı bölmeyin nutuklarınızı dinliyoruz. Elbette, her seçim arefesinde CHP'ye mecbur kalınmasında en az CHP kadar diğer sol-sosyalist parti ve örgütlerin suçu olduğunu da unutmayalım. Gerçekten evrensel sol değerlere sahip olması gereken partilerin ülke genelindeki zayıflığı, hem CHP gibi Soldan nemalanan partilerin Sol parti olarak anılmasına neden oluyor, hem de sol değerler konusunda kafa karışıklığı gün geçtikçe artıyor. Laiklik veya Sekülerizm sol değerler arasında olsa da tek ölçüt değildir. Emek mücadelesi, insan hakları savunuculuğu, azınlık hakları, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık gibi evrensel sol değerlerin hiçbiri CHP'nin doğrudan politika yaprak müdahale ettiği alanlar değil. Öyle ki CHP'nin milliyetçiliği çok net bir biçimde savunur olması bile CHP'nin bırakın Sol, Sosyalist bir parti olarak görülmesine engeldir.

Netice itibariyle başta İzmir seçmeni olmak üzere CHP'ye oy verenlerin büyük bir çoğunluğu Laiklik ve Milliyetçilik hassasiyetleriyle sandığa gitmekte veya politik duruşunu ortaya koymaktadır. Milliyetçi ve Ümmetçi MHP'den de tek farkı Laiklik ile Ümmetçilik arasındaki farktır. Böylece ikisi de milliyetçi olduğu halde Ümmetçi olduğu için MHP sağcı, Laik olduğu için de CHP solcu oluyor.  

İzmir'i ve bütün memleketi hem AKP'den hem CHP'den kurtarmak da Solu yeniden güçlendirmekten  geçiyor. Bu yük herkesin omuzlarında.

Yoldaş Pançuni (Aralık 2013)






 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder