Not: Bu mektup Erol Hanbayat'a gönderilmiştir ama Gezi Direnişi sırasında mahpus olan ve dışardan gelen haberleri duydukça içi içine sığmayan tüm devrimcilere yazılmıştır.
Merhaba Erol,
Merhaba Erol,
Sana daha önce yazmak istedim ama
yazmaya karar verdiğim dönemde çok önemli şeyler yaşadık burada. Senin de
bilmek isteyeceğin, bilip de ayrıntılarını merak ettiğin şeyler. Belki onlardan
da bahsederim diye bekledim. Ama beklemekle olmuyormuş. Bekle bekle bitmedi.
İyi ki bitmedi. Belki de hiç bitmeyecek bir serüvenin sonunu beklememek
gerekiyormuş, onu anladım.
Sen kaç senedir İzmir’desin
bilmiyorum ama ben 25 senedir İzmir’de yaşamama rağmen ben böyle bir yaz
mevsimi yaşamadım burada. Biliyorum ki sadece İzmir değil, Ankara, İstanbul,
Antakya, Adana ve tüm memleket böyle bir yaz mevsimi yaşamamıştır.
Sen hiç Haziran ayında İzmir’de
çiçek açtığını gördün mü? Ben görmemiştim, ta ki bu seneye kadar. İzmir’in en
işlek meydanları, sokakları çiçeklenivermişti birden bire. Hem de ne çiçek.
Yeryüzünün bütün renkleri bir arada. Betonların, kaldırım taşlarının arasından fışkırıyordu çiçekler. Biz kaldırım taşlarını kaldırdıkça çiçeklerin coşkusu
artıyordu. Yani anlayacağın yeniden bahar geldi memleketimize. Daha önce herkesin
yüzünde okunan umutsuzluk, bıkkınlık yerini coşkuya, geleceğe dair umuda
bırakmıştı. Herkesin yüzü gülüyordu. Böyle bir Haziran görülmemiştir.
İzmir’in önceki senelerde
bunaltan Haziran, Temmuz sıcağı gitmiş, yerine İzmir’in sokaklarına nefes
aldıran tatlı bir rüzgâr gelmişti. Rüzgârın nereden estiğini biliyorduk da bizi
nereye götüreceğini bilmiyorduk. Hoş, bilmemiz çok da önemli değil hani.
Bakma geçmiş zamandan
bahsediyormuş gibi yazdığıma. O hava hâla devam ediyor. Haziran geçti, Temmuz,
Ağustos geçti. Güz geldi, Eylül ayı başladı hâlâ devam ediyor bahar havası.
Muhtemelen siz de aramızda olduğunuzda devam edecek baharın coşkusu, heyecanı.
Elbette bu coşkuyu, mutluluğu
engellemeye çalışanlar da olacaktı. Özlediğimiz baharın yeniden gelmesini,
çiçeklerin sokakları doldurmasını hazmedemeyenler de olacaktı, oldu da.
Koparıverdiler birkaç çiçeği yerlerinden. Soluverdi birkaç çiçeğimiz. Ama
çiçekte tohum biter miydi hiç? Onlar çiçekleri kopardıkça çiçeklerden dökülen
tohumlar toprağa düştü. Can oldu tohumlar. Yüzlerce, binlerce çiçeğe döndü
yine.
Çektirdiğiniz fotoğrafları
gördüm. İnternetten arkadaşlar paylaşmış. Hepinizin gözleri ışıl ışıl.
Anlaşılan dışarının bahar havası sizi de etkisine almış.
Seni en son nerede gördüğümü
hatırlamıyorum ama dışarı çıktığında seni bir daha ilk nerede göreceğimi çok iyi
biliyorum. Sokakları dolduran, rengarenk açan çiçeklerin arasında olacaksın,
biliyorum.
Arkadaşların, senin hepinizin
keyfi ve sağlık durumunuz yerindedir. İlk duruşmanız 2
Ekim’deymiş. Umarım ilk duruşmada dışarıya çıkarsınız tekrar ve bu mektuba
cevap yazacak vaktin olmaz.
Oradaki tüm dostlara selamlar.
Görüşeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder