14 Şubat 2013 Perşembe

Kadir İnanır'dan Tatar Ramazan Çıkışı

11 Şubat'ta Radikal'de yayımlanan Ezgi Başaran'ın yaptığı röportajını dikkatle, heyecanla ve şaşırarak izledim.
Neden şaşırdım? Kadir İnanır'ın çok sağlam politik filmlerde oynadığını biliyordum (Tatar Ramazan'ı haybeye izlemedik) ama bu politik filmleri dönemin siyasal atmosferine falan bağlardım hep. Öyle çok örnek var çünkü. Açıkçası, O'nun bu kadar politik olduğunu bilmiyordum. Bu da benim ayıbım olsun.
Üstelik anlatmak istediklerini o kadar net, yalın bir dille anlatmış ki; sorunun kaynağını anlamak istemeyenlere daha nasıl anlatılabilir diye de düşünmeye başladım.

"..eğer sen hakların özgürlüğü ve kardeşliği diye bir vicdana sahipsen, kazandığımız her şeyi adilce bölüşelim diye demokratik yapıdan yanaysan, Kürtlere hakkını vereceksin. Bu siyasal bir konudur.."

Bu röportajdan sonra Kadir İnanır'a 2 ayrı cepheden saldıranlar olacak.

İlk gruptakiler; bildiğin su katılmamış faşistler:
Sen bebek katilini nasıl översin, O'nu "feodal yapıya karşı bölge halkını özgürlüğe kavuşturmak için dağlara çıkan adam" diye nasıl kahramanlaştırırsın, diyecekler. Bu gruptakiler "bir Türk daha- üstelik bizim Kadir babamız- Kürtlerin hakkını verelim dedi" diye çıldıracak ve ağızlarından irin saçarak aynı teraneleri okuyacaklar.

İkinci gruptakiler ise; "sol komünizm çocukluk hastalığı" depreşenler.
Bunlar; herhangi bir sorunun çözümünü çok uzaklara havale edip küçük ama önemli gelişmeleri küçümserler. Küçümsedikleri gelişmelerde ise, kendi çözümüne uymadığı için eleştirecek bir şeyler de mutlaka bulurlar.

Bunlar arasında; "Kadir İnanır'a AKP'den veya başka bir yerden Öcalan ile ilgili algıyı değiştirmemiz gerek, konuşma sırası sende diye talimat gitmiştir." diyeni mi ararsın, yoksa "Ahmet Kaya'ya çatal-bıçak fırlatılırken neredeydin, şimdi mi aklına geldi" diyeni mi.

Bu ikinci gruptakiler birinci gruptakilerle, yani faşistlerle aynı kefeye sokulmasalar da neticede aynı madalyonun iki yüzünden biri oluyorlar. Biri hiç çözüm istemediği için çözümü engellerken, diğeri de çözüm isterken çözüm için atılan adımları baltalıyor.

Kürt sorununun nasıl çözüleceği ile ilgili "oraya 2 tane daha fabrika yapalım"dan "ayrı devlet"e kadar milyon tane çözüm önerisi ortaya konulabilir, tartışılabilir. Bence, gerçekten çözüm isteniyorsa bu çözüm önerilerinin hepsinde, Kürtlerin yaşadığı haksızlıklar ve sorunun kabul edilmesi için Türkiye'de bir algı değişikliği çalışması olmalı. Bu algı değişikliği çalışmasında da farklı yöntemler denenebilir, tartışılabilir. Bir yandan; Türklerle Kürtlerin aynı emek örgütlerinde, aynı mahalle derneklerinde, aynı sendikada daha fazla örgütlenmesini ve ortak mücadeleler örmesini sağlamak için daha fazla çaba harcanırken, diğer yandan herkesin sevdiği sanatçıları bu konu ile ilgili konuşturmak, sinemacılara film yaptırmak da olabilir.
Kadir İnanır röportajını da bu açıdan değerlendirmek daha akıl kârı olur. Kadir İnanır'dan sorunu çözmesini beklemediğimiz gibi, sorunu bütün detaylarıyla ortaya koymasını ve "budur" demesini beklemek de safdillik olur. O, bu topraklarda sanatçıların, aydınların çoğunluğunun söyleyemediklerini veya söylemediklerini söylemiştir. O, bir sanatçı olarak kendi elinden geleni yapmış ve taş olmuş vicdanlara seslenmiştir.
Kadir İnanır'ı AKP'nin konuşturduğunu iddia edenlere röportajın şu bölümünü tekrar tekrar okumalarını salık veririm: 

"Ezgi Başaran: Eğer Kürt sorunu hakkıyla çözülürse AK Parti'ye oy verir misiniz?
Kadir İnanır: Bir partiye oy verirken bütüne bakarsınız. Bu sorunu çözerse AK Parti'yi alkışlarım ama bazı sorularımın cevaplarını da ararım. Vergi ödemeyen, bir anda ortaya çıkan zenginler kimdir? Hiçbir dönemde böylesi bir yapılaşmayı böyle agresif biçimde görmedik. Bunların da hesabını sormak bir vatandaş olarak hakkımız."

Nitekim Kadir İnanır röportajı iyi olmuş. Kadir İnanır söylediklerinin altını doldurarak gerçekten iyi konuşmuş.
Ezgi Başaran kendi isteğiyle mi yaptı bu röportajı yoksa talimatla mı yaptı bilmiyorum ama röportajın sonunda hayatının ayarını yemiş.

"Ezgi Başaran: ama bunun kriteri zor ve neoliberal politikaya aykırı değil mi?
Kadir İnanır: bravo Ezgi Başaran..Bugün çok liberal gününüzdesiniz herhalde. Üstelik bu yaşta.."

"üstelik bu yaşta" diyerek "20'sinde komünist olmayanın kalbi, 40'ında liberal olmayanın beyni yoktur" diyenlere de tokadı çakmıştır Kadir Baba.

 Röportajı okumak isteyenlere linkini de verelim:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder