19 Nisan 2012 Perşembe

insan Hakları ve Taraftarlık

T5 Mart 2012'de İzmir Atatürk Stadı'nda Türkiye futbol tarihinin çok önemli olaylarından birisi cereyan etti. İstanbul medyasının ve Emniyet'ten icazetsiz haber yapamayan İzmir yerel basınının gözünden kaçsa da (!) paylaşılmaya ve her fırsatta hatırlatılmaya değer bir olay. Göztepe taraftarı, 5 Mart'ta oynayacakları Akhisar Belediyespor maçında insan hakkı ihlali olup olmadığını gözlemlemesi için İnsan Haklar Derneği'den (İHD) bir heyet istemişler.
İHD de maça 5 kişilik bir heyet göndererek taraftara yönelik polis şiddeti olup olmadığını gözlemlemiş.

İHD'nin bir futbol maçına gözlemci gitmesi, hele ki taraftarların talebi üzerine gitmesi kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir olaydır. Taraftar şiddetinin sürekli gündeme geldiği ve nedenlerden çok sonuçların tartışıldığı ülkemizde taraftar şiddetinin nedeni ve taraftara yönelik şiddet hakkında iki çift laf etmek için iyi bir fırsattır.


Göztepe taraftarının İHD'den gözlemci talebinin nedeni, 29 ocak 2012 günü oynanan Karşıyaka- Göztepe maçı öncesi ve sonrasında polisin Göztepe taraftarına orantısız güç kullanması ve benzer olayların Akhisar Belediyespor maçında da gerçekleşmesinden endişe duymaları.

Karşıyaka Göztepe maçı'nda neler yaşandığını hatırlatalım:
Saat 7'de başlayacak maça Göztepe taraftarı 5 saat öncesinden alınmaya başlanmış ve saat 3' den itibaren Atatürk Stadı'nın kale arkasında -5 derecede bekletilmiştir.
Göztepe taraftarının bir kısmının maçtan sonra polise meşale atması üzerine polis 3 bin kişiye ayrım yapmadan saldırmış ve maç saat 9'da bitmesine rağmen 3 bin kişiyi saat 11 buçuğa kadar o soğukta bekletmiştir.

Derbilerin taraftar şiddetine açık olduğunu, Karşıyaka-Göztepe maçında daha önce cinayet işlendiğini, hem Karşıyaka hem de Göztepe taraftarının zaten fiziksel şiddete meyilli olduğunu söyleyeceklere baştan bir iki laf edeyim: Bir Karşıyaka taraftarı olarak gittiğim Göztepe haricindeki maçlarda bile taraftar şiddetinden muzdaribim, ben bizzat kendim. Ancak bu taraftar şiddetinin 1980'lerin sonundan itibaren kulüp yöneticileri ve polisin kendisi tarafından ülke çapında sistematik bir şekilde tetiklendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz, kulüp yöneticilerinin demeçlerini, özellikle bazı taraftar gruplarına bedava bilet dağıtılmasını hatırlayalım.

12 Eylül'den sonra toplumu depolitize etmek ve siyasi kamplaşmaları önlemek için insanlar daha farklı kamplaşmalara itildi. Toplumun fanatik futbol taraftarı olma eğilimi ise bu kamplaşmalar için biçilmiş kaftandı.
İşten atıldığında gıkını çıkarmayan, üniversite harcını ödeyemediği için üniversiteye devam edemeyen ama bir gün olsun YÖK protestosuna katılmayan, sokak muhalefetini küçümseyen, bir yerde eylem gördüğünde yolunu değiştiren insanlar; söz konusu bir kulüp başkanının tutuklanması olunca yüzler, binler olup ta Silivri'ye akabiliyorlar. Orada yediği gaz bombası, üzerine sıkılan tazyikli su polis tarafından ilk kez kullanılıyormuş gibi tepki gösterebiliyor.

Gelin görün ki daha önce taraftarı birilerinin üzerine salınacak köpek gibi kullanan kulüp yöneticileri ve bu ilişkileri görmezden gelen yönetenler, şimdilerde ise taraftar şiddetini önlemek adına ne idüğü belirsiz düzenlemelerle, yasalarla günü kurtarmaya çalışıyor.

"Taraftarların hiç suçu yok" demek de, toplumun genelinin gün geçtikçe fiziksel şiddet kullanımı artarak devam ederken taraftarların bu genellemeden sıyrılmalarını beklemek de safdillik olur. Gerek Göztepe gerekse de Karşıyaka taraftarlarının bir bölümü görüldükleri yerlerde birbirlerini linç etmekten geri durmayacak bir eğilimine sahipler. Aynı durum Bursaspor, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ayrımı yapmadan hemen hemen bütün kulüplerin taraftarlarının bir bölümü için geçerlidir.

Fakat bu durumun müsebbibi taraftar kadar kulüp yöneticileri ve devletin ta kendisi iken, sonuçlarına katlanan hep taraftar oluyor.
Stadlarda ayrım gözetmeksizin polisin taraftarlara karşı şiddeti şu ana kadar pek sorgulanmazken, Göztepe taraftarı maça İHD gözlemcilerini çağırarak statlarda polis şiddetine karşı örnek alınması gereken çok önemli bir adım atmıştır. Ancak bu adımın statlarda şiddeti önleme çabalarını ileriye taşıması için, aynı adımların bütün taraftarlarca kendi içindeki "futbolu şiddet sanan taraftarlara" karşı da atılmasını bekliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder